Evet, emlakçı bir drone. İçinde bulunduğumuz pandemi döneminde tüm sektörler gibi emlak sektörü de kendini hızlandırılmış bir yenilenme sürecinin içinde buldu.
Peki bir drone nasıl emlakçı olabilir? Emlakçı olamasa da emlakçı yardımcısı olduğu kesin.
Aslında bu yöntem pandemi öncesinde de kullanılıyordu fakat şimdilerde emlakçılar yöntemlerini geliştirdiler. Emlakçılar bu sayede evin içine bizzat girmiş biri gibi -adeta bir hayalet gibi- çekimler yaparak temsil ettikleri evleri müşterilerine ulaştırıyorlar. Oldukça yüksek kalitede çekim yapan drone kameralarıyla yüksek çözünürlüklü görüntüler elde ediyorlar.
Aşağıda bunun bir örnek videosunu görebilirsiniz.
Videoda da görüldüğü gibi sadece evin dışını değil evin içini de tüm detaylarıyla birlikte gösterebiliyorlar. Öyle ki bu iş için kullanılmak üzere hangi droneların daha iyi olduğunu gösteren markalar bile var.
Dronelar gerçekten bu kadar masum mu?
Tabi diğer yeni teknolojiler de olduğu gibi bu teknolojide de hukuken bazı sorunlar veya kapatılması gereken açıklar var. Bu sebeple drone kullanmakla ilgili bazı yasal kanunlar henüz oluşmaya başlıyor. Çünkü bu teknoloji her ne kadar bir yenilik sunuyor gibi gözükse de diğer yandan oldukça tehlikeli olabilecek bir teknolojiyi içinde barındırıyor. Türkiye’de emlak alanında yasal bir sorun teşkil etmiyor fakat özel hayatı rahatsız eden veya askerî alanlara girilen durumlarda problemler ortaya çıkabiliyor.
Peki dronelar nasıl bir tehlike barındırıyor olabilir? Droneların veya genel olarak tüm robotların insanlar tarafından kullanılarak ne kadar tehlikeli olabileceğini anlatabilmek adına hazırlanmış altta eklediğim videoyu izlemenizi öneririm.
Videoyu da izlediyseniz bu noktada biraz düşünmeliyiz. Gelecekte robotların hayatımızdaki varlıklarının artacağını öngörmek güç değil. Fiziksel olarak görmediğimizden, her ne kadar farkında olmasak da her gün kullandığımız “akıllı telefonlarımız” da temelde bizim hakkımızda bilgi toplayan bir robottur.
Verilerimizin toplanması neden önemli?
Düşünüyor olabilirsiniz, verilerimi toplasın, zaten benim saklayacak bir şeyim yok. Tam da bu konu üzerine yazdığım “Saklayacak Bir Şeyim Yok” başlıklı yazımda da bahsettiğim gibi saklayacak bir şeyiniz var ve sadece siz farkında değilsiniz. Ayrıca verilerinizin sadece sizin ilginizi çeken ürünlerin reklamlarını size göstermek için toplandığını düşünüyorsanız, yazımı okuduktan sonra tekrar düşünmenizi isterim. Emin olabilirsiniz, verilerinizi toplayan şirketler sizi sizden çok daha iyi tanıyor. İleride bu konu özelinde bir yazı paylaşacağım.
Belki de burada ünlü bilim adamı Isaac Asimov’un 1942’de robotlar veya tüm “akıllı makineler” için tasarladığı yasaları gözden geçirmemiz faydalı olabilir.
“Asimov’un Yasaları” olarak da tarihe geçen 3 yasa şu şekilde.
1. Yasa: Robotlar, insanlara zarar veremez ya da eylemsiz kalarak onlara zarar gelmesine göz yumamaz.
2. Yasa: Robotlar, Birinci Yasa ile çakışmadığı sürece insanlar tarafından verilen emirlere itaat etmek zorundadır.
3. Yasa: Robotlar, Birinci ya da İkinci Yasa ile çakışmadığı sürece kendi varlıklarını korumak zorundadır.
ISAAC ASIMOV
Asimov’un da belirttiği gibi bir robot her ne olursa olsun bir insana zarar veremez. Fakat bu yasaların ne kadar uygulandığını veya bu teknolojiler tasarlanırken bu yasaların ne kadar göz önünde bulundurulduğunu bilmiyoruz.
Elon Musk ne düşünüyor?
Günümüz popüler girişimcilerinden Musk ile bizzat görüşülerek onun hayatı üzerine yazılan tek kitap olan Ashlee Vance’in “Elon Musk: Tesla, SpaceX ve Muhteşem Geleceğin Peşinde” adlı kitabında Musk’ın bu korkusu özetle şöyle anlatılıyor:
Google’ın teknoloji sektöründe geliştirilmiş neredeyse tüm robotik şirketleri satın alması, Musk’ın bu kaygısının yerinde olduğunu gösteriyor. Aynı zamanda yakın arkadaşı da olan Google’ın kurucularından Larry Page’in şu anda insanlığın sonunu getirebilecek olan bir robot teknolojisi üzerinde çalıştığından endişe duyuyor. Page’in istemeyerek de olsa bir katil robot ordusu oluşturabileceğinden korkuyor. Page’in bu robotları tasarlarken Asimov’un kurallarını gerçekten ne kadar önemsediğini bilmemekten kaygı duyuyor. Hatta yapay zekânın insanlık için en büyük varoluşsal tehdit olduğunu söylüyor ve bunu adeta “şeytanı çağırma”‘ya benzetiyor.
Musk’ın da sahip olduğu SpaceX, Tesla gibi şirketlerin neredeyse tamamının yüksek teknolojiyi ve yapay zekâyı barındırdığını düşünürsek onun bu konularda endişe duymasının ne kadar gerçekçi olduğunu belki daha iyi anlayabiliriz.
“Dijital Tiyatro” başlıklı iki önceki yazımda da bahsettiğim gibi belki de tiyatrolar gibi emlakçılık da dijital dünyada farklı bir ivme yakalayabilir ve gelecekte sadece ev tanıtımı değil daha farklı alanlarda da dronelar kullanılabilir. Fakat dediğim gibi bu teknolojileri tasarlarken insanlığın sonunu getirecek bir teknolojiyi tasarladığımızın farkında olmayabiliriz ve “yanlışlıkla” da olsa böyle bir teknolojiyi üretmiş olabiliriz.
Peki böyle bir teknolojiyi yarattığımızda suçlu biz mi oluruz, yoksa suçlu ürettiğimiz teknolojinin ta kendisi midir?
Sıfırıncı Yasa: Bir robot, insanlığa zarar veremez ya da eylemsiz kalarak insanlığa zarar gelmesine göz yumamaz.
ISAAC ASIMOV