Ari'Blog

Just imagine

Digital Theatre

Geçtiğimiz günlerde belki de salgın sürecinde katıldığım onca seminer -webinar- arasında beni içine en çok çeken etkinliğe (!) -tiyatro- katıldım.

Bir dijital tiyatro.

Tiyatro fotoğrafı.
Fahrenheit 451 – Dijital Tiyatro

Bu bir tiyatroydu, her ne kadar etkinlik demek istemesem de galiba çevrim içi geçirdiğimiz süreç buna sebep oluyor. O yüzden “dijital tiyatro” demeyi tercih ediyorum.

Tiyatro > Dijital Tiyatro

Biletlerimizi -izleme kodlarımızı- aldık, o klasik kırmızı perdenin –bilgisayar ekranının– başına geçtik, tiyatro sandalyelerimize –evimizin koltuğuna– oturduk ve oyunun keyfini çıkarmaya başladık. 🙂 Süreç kısaca böyleydi. Kim bilir yazılım canavarı belki tiyatroyu da içine alacak.

Oyun, distopik roman edebiyatının en önemli eserlerinden olan Ray Bradbury’nin 1953’de kaleme aldığı “Fahrenheit 451” eserinin tiyatro uyarlamasıydı. Kitabını zevkle okuduktan sonra oyununun da sahnelendiğinin haberini alınca, hiç düşünmeden oyunu seyretmek istedim.

Fahrenheit 451 kitabı.

Oyunu seyretmeyi düşünüyorsanız öncesinde veya sonrasında kitabını da okumanızı öneririm.

Tiyatro Hissiyat

Her tiyatroya gittiğimde, tabi salgından önce, perde açılmadan önce içimde bir heyecan olur. O heyecanı yaşadığımı hissettim. Oyun başladığında tıpkı normal internet canlı yayınlarında olduğu gibi bir konuşma bölümü (chat box) olduğunu farkettim. Açıkçası bir konuşma bölümü olmasını beklemiyordum çünkü bu normal tiyatro hissiyatının dışında kalan bir yapıydı. Benim gibi diğer izleyenler de bir konuşma bölümünün olmasına şaşırmıştı.

Tiyatroya Farklı Açılardan Bakabilmek

Konuşma bölümüne herkes kısa bir süre içinde ayak uydurdu. Oyun başlamadan herkes “iyi seyirler” yazdı ve oyun sırasında her ne kadar konuşma fonksiyonunu kapatabiliyor olsanız da ben kapatmayıp insanların tepkilerini de takip etmeye çalıştım. Oyun sırasında aslında olması gerektiği gibi neredeyse kimse mesaj yazmadı. Herkesin dikkatle oyunu izlemeye odaklandığını düşünüyorum. Oyunun sonlarına gelindiğinde ise herkes oyunla ilgili fikirlerini, eleştirilerini yazmaya başladı. Açıkçası bir tiyatroya gerçekten gitmiş olsaydım oyuna bu kadar farklı açılardan bakamazdım. Konuşma bölümü sayesinde herkesin oyundan çıkardığı farklı değerleri, düşünceleri görmek beni mutlu etti.

Tiyatro fotoğrafı.

Oyun

Yeri gelmişken oyunun genel akışı ve oyuncuların performansları çok iyiydi. Tiyatronun dijital olmasının bir başka avantajı ise eğer gerçekten gitmiş olsaydım oyuncuların jestlerini, mimiklerini ve performanslarını bu kadar yakından ve yine farklı açılardan göremezdim ki bunun da oyuna dikkat verme konusunda büyük katkı sağladığını düşünüyorum.

Eser hakkında merakınızı her ne kadar canlı tutmak istesem de, merakınızı arttırmaya yönelik birkaç bilgi paylaşmak istiyorum. Eser kitapların yasak olduğu ve itfaiyecilerin görevinin ise yangın söndürmek yerine yangın çıkartmak olduğu bir evrende geçiyor. Eserin adı –Fahrenheit 451– ise kitap kâğıtlarının tutuştuğu sıcaklık olan 451°F’tan geliyor. Umarım merakınızı arttırabilmişimdir. 🙂

Tiyatro fotoğrafı.

Salgın sürecinde kendimizi geliştirmek, yeni kavramlar öğrenmek için katıldığımız onca etkinliklerin arasına birkaç “dijital tiyatro” eklemeyi de ihmal etmememiz gerektiğini düşünüyorum. Biz insanların sosyal varlıklar olduğunu ve duygularımızın bizi asıl insan yapan şey olduğunu görmemizi sağlayan sanattan daha güçlü bir kavram düşünemiyorum. Duygularımızı anlatırken sanat gibi, yeri farklı bir kavramla doldurulamayacak kadar önemli bir yaratıcılık çıktısına hayatımızın her alanında yer vermemiz hem bizim açımızdan hem de insanlık açısından büyük önem taşımaktadır.

Tiyatro fotoğrafı.

Every child is an artist. The problem is how to remain an artist once we grow up.

Her çocuk bir sanatçıdır. Sorun, büyüdüğümüzde nasıl sanatçı olarak kalabileceğimizdir.

PABLO PICASSO

Sanatın bütün görkemiyle hayatımızda olacağı günlere…

Sevgiler.

Next Post

Previous Post

Leave a Reply

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

© 2024 Ari'Blog

Theme by Anders Norén